Toplumsal inşa kuramı genel olarak toplumun içerisinde cinsiyet arz etmeksizin yaşayan bütün bireylerin siyasi, ekonomik, ailevi, sosyal yaşantı, din ve devlet gibi toplumsal yapı içerisinde yer alan kurumlar tarafından hem kadın hem de erkekler üzerinde bir kimlik inşası yaratmak ve var olan kemikleşmiş sistemin modernize edilmeye çalışılması durumu denilebilir. Ancak bazı toplumlarda kadın, erkek ile eşit bir konumda bulunmamaktadır. Toplumsal inşa feminizmi ise cinsiyetçi bir toplumu, toplumsal düzenine ve onu inşa ve muhafaza eden süreçlere bakar ve bu süreçler doğrultusunda hukuki, toplumsal ve sosyolojik yeni yapılanmaya gidilmesi için gerek topluma gerek iktidara baskı veya farklı yollarla feminizm hareketini fiilen gerçekleştirir. Bununla beraber tüm feminist kuramlar gibi, her tür değerli kaynağa erişimde toplumsal cinsiyetin kilit bir rol oynadığını savunur. Öyle ki toplumsal cinsiyete ilişkin inşacı yaklaşımlar, kadın-erkek arasındaki toplumsal farklılıkların güç ilişkilerine göre inşa edildiğini savunurken, güç dengelerinin değişmesi durumunda toplumsal cinsiyetin temel yapı taşlarının da değişeceğini ifade etmektedir.
Kadınların hayatları, dünyanın bir çok yerinde kapitalizm ve ataerkillik tarafından olumsuz biçimde etkilenmektedir ve bu durum iktidar yapılarına karşı farklılığı kucaklayan ama aynı zamanda da çeşitli mücadele biçimlerini ve stratejilerini birleştirebilen ortak bir mücadele zeminine de ihtiyaç doğurmuştur. Eşitlik ilkesi farklılığın reddedilmesine ve erkeği model alan bir eşitlenmeye değil, tam tersine farklılığın kabulüne ve tanınmasına dayanan bir eşitlik anlayışıdır. Nitekim, insan hakları bildirgelerinin temel aldığı “insan” soyutlamasının erkeği temel alan ve kadınları dışlayan bir kavram olduğunun kabul edilmesiyle “insan hakları” hukukunda ve uluslararası hukukta “kadınların insan hakları” kavramının geliştirilmesi de bunun bir göstergesidir.
Kadınları iktidar sistemlerinden uzak tutma konumunun devamı için ataerkil ideoloji, erkek ve kadınlar için ayrı ayrı kamusal ve özel alanların inşası girişiminde bulunur. Bu bağlamda toplumun inşa edilerek feminizm hareketinin başlatılması oldukça zordur. Nitekim, pragmatik düşüncelerin, kalıplaşmış, somut fikirlerin ve insanlığın süre gelen toplumsal cinsiyetin erkek üstünlüğünü kabul ettiği bu durumda toplumsal inşa fikir beyanı veya hak talebi dışında baskıcı bir eyleme dönüşmektedir. Bu baskıcı eylemler sonucunda kadın hareketlerine karşı oluşan anti feminizm topluluklar iktidarın veya bürokratların, kadın-erkek eşitliği kavramına prangalar yerleştirmektedir.

0 Yorumlar