Toplumsal cinsiyet, toplum içerisinde büyürken bize dayatılan roller ve gerekçeler neticesinde gelişen ve süregelen durumlardır. Sosyal ortamlarda kadın ve erkeğin kendini ifade etme biçimleri toplumsal cinsiyet rollerini oluşturur. Bu bağlamda kadınlık ve erkekliğin toplumsal olarak kurulan roller neticesinde gelişen ve öğrenilen kalıplar olduğunu anlatır. Toplumsal cinsiyet rolleri, toplumun dayattığı rollerle sınırlandırılmış. Bireylerin, toplumların ve hatta devletlerin uyması beklenen cinsiyet söylemleridir.
Toplumsal cinsiyetin
biyolojik cinsiyetten farkı vardır; Biyolojik cinsiyet bizim anne karnında
oluşan cinsiyetimizdir. Toplumsal cinsiyet ise farklı olarak bizim bu rolleri
oynamamıza sebep olan davranışlar belli bir aşamadan geçmektedir Bunlar; toplumsal belirlenme, öğrenme ve
değişmedir. Örnek vermek gerekirse artık bir kural haline bile gelmiş olan mavi
renginin erkek rengi, pembe renginin kız rengi olması durumudur. Nitekim bir
başka örnek ise erkeklere küçük yaşlardan oyuncak arabalarla oynaması
öğretilirken, kızlara bebeklerle oynaması gerektiği öğretilmektedir. Toplumsal
cinsiyet rollerini oynamaya mecbur bırakıldığımız durumlar sıkça görülmektedir.
Bu sıklık genel toplumdan topluma, kültürden
kültüre değişiklik göstermektedir. Toplumsal cinsiyet toplumun kültürel yapısına,
dini inanışına, devletin siyasi politikalarına, toplumdaki kurumlara ve siyaset
anlayışına göre oluşur. Bazı durumlarda bu kalıpların dışarısına çıkmak bu
rollerden uzaklaşmak pekte mümkün değildir. Özellikle erkek egemen, ataerkil
toplumlarda veya yıllarca basmakalıp haline gelmiş toplumsal cinsiyet rolleri
neticesinde kendisine söyleneni artık bir emir niteliği taşımayı gerektirdiğini
düşünen bireyler o toplum içerisinde kendilerini yontmaya mecbur
bırakılmışlardır. Nitekim Aileler, okullar, kitle iletişim
araçları, arkadaşlar veya arkadaşlıklar, örgütler, medya gibi toplumsal
etkenler yardımı ile toplumsal cinsiyet rolleri öğrenilir, öğretilir ve
toplumun beklentilerini karşılamak için pekiştirilir.

0 Yorumlar